Hayır; abartan ben değilim..!



16 Kasım 2013 Cumartesi

Yersiz Çalışan Hormonlarımın Daaa Laf Dinlemeyen Beynimin Deee

Dikkat. Bu yazı orta halli başlamış bir günün nasıl yok yere sinir stresle, baş ağrısıyla bok gibi bir güne döndüğünü anlatmaktadır. Bol miktarda küfür vardır. Çünkü bunu yazan şahıs-yani ben- Sagopa Kajmer'in şarkısında bahsettiği küfürbaz gizemli rapçinin ta kendisidir. Bi de hepinize fak yu. Özellikle de bu yazı da kendisine bol bol sövdüğüm erkek kardeşime fak yu.

14 milyon İstanbulluyla beraber Ankara'nın her zamanki boğucu havasına benzeyen gri, bulutlu gıcık bir İstanbul sabahına uyandım. Nasıl bir sabaha uyandığımla ilgili daha fazla betimleme yapmayacağım.
 Bugün evime yakın bir ingilizce kursuyla görüşmeye gidecektim. Piyangodan çıkan erkek kardeşimde ben ve babamla beraber gelip yazılmaya karar verdi. Gelmez olaydı sıfatına tükürdüğüm. Neyse kursla görüşmem iyi geçti deneme derslerine falan gel bi bak dediler tamam dedim. En küçük kardeşimin de görüşme yaptığım kursta bugün dersi vardı 1 saat sonra bitecekti. Onun dersi bitene kadar ne yapalım ne yapalım derken direksiyon sınavına 1 hafta kalmış bir sürücü adayı olarak biraz araba sürmeyi teklif ettim. Direksiyon dersi aldığım yer zaten dibimizdeydi hemen gittik. Bizim araba da sağolsun, 9 kişiliktir, gözümde tırdan bi farkı yoktur. Ama dayak buldun kaç araba buldun sür demişler o yüzden bu konuda pek bir seçeneğim yoktu. 

Araba sürerken ben(temsili)
Geçtim sürücü koltuğuna koltuğu ayarladım aynayı ayarladım derken işte ayağımı debriyajdan biraz hızlı çektim araba stop etti. Neyse ben bu stoplara alışığım dedim bi daha etti. Neyse dur şimdi oldu falan derken kaldırdım ben arabayı çok şükür. Napiyim arabaya alışık değilim ve koltuğu çok yüksek geliyor bana ayrıca arabanın kendisi zaten jiplerden falan yüksek yani. Bildiğin araba kullanmıyor da okul servisi çekiyormuşsun gibi hissediyorsun kendini. Aldım vitesi 2 ye gidiyorum yavaş yavaş, arabaya alışmaya çalışıyorum. Babam da yavaş sür diyor, bişey demese ayıp olur zaten. Lan ben bu yolda hocanın gazıyla 4. viteste sürmüş insanım sen bana yavaş git diyosun, diyemiyorum tabi. Baba o yani, ayıp bi kere lan-lı lun-lu konuşmak. Arkadaki o kardeşim olacak sulu gerzek zaten araba süreceğimi duyduğundan beri yok ''ben ineyim sen sür, aha daha arabayı kaldıramıyo bu, debriyaja bassana mal'' tarzı cümleler kurduğundan biraz siniriliyim. Beğenmiyorsan siktir git in o zaman göt diycem dilimin ucunda da işte babam var diye susuyorum. Bi kavşak var sınav zamanı ordan dönücez, döneyim dedim bende ama sağdan felake
Kardeşim olacak göt(hem temsili hem değil)
t hızlı arabalar geliyor. Babam da tabi beni hiç araba sürerken falan görmediğinden biraz panik, kavşağın orda dur da ben diyince geç dedi arkadaki mal da hala debriyaja bas yok frene bas diye akıl veriyor bana göt. Kafamı karıştırdı frene sert bastım durduk tak diye. Bi yandan da hala konuşuyo yok vitesi 1 e taksana bilmem ne diye. Ulan göt. Ulan koca göt. Bi sussan zaten bi o çeneni kapasan bana bi bildiğimi unutturup panik yaptırmasan zaten alıcam o vitesi de 1e o arabayı da sürücem. 

Ben araba sürerken babam(temsili)
Babam zaten paniklerin efendisi. Dedim hay senin aklına sıçayım Gamze iyi bok yedin bu ikisinin bulunduğu arabayı sürcem de sürcem diye tutturarak. Sonra orta şeride geçerken noldu bişey oldu şimdi hatırlamıyorum araba yine stop etti yolun ortasında. Arabayı çalıştırdım debriyajı ayarlamaya çalışıyorum o arkadaki kardeşim olacak spastik dalga geçiyo falan böyle bişeyler diyor yine stop etti araba. Panik yapmamaya çalışıyorum çünkü o yolda çalışanların çoğu zaten diğer sürücü kurslarının arabaları. Ama babam panik tabi yer değiştirelim kaldık yolun ortasında dedi yer değiştirdik. Bi yandan da kenarda stop ettirsen almazdım da işte yolun ortasında kaldık falan bişeyler anlatıyor derkeen anaah baktım benim gözlerim dolmuş. Ulan ne fırsatçı gözlerim var her fırsatta ağlamaya bahane arıyolar amk. Ağladığım belli olmasın diye sanki başım ağrıyormuşta-ki aslında zaten ağrıyordu- başıma masaj yapıyormuşum gibi ellerimle gözlerimi kamufle ettim. O arkadaki gerzekte hala susmamış meğerse, yok sen o ehliyeti biraz zor alırsın falan diyor. O ehliyeti alayım sen benim sürdüğüm arabaya NAHHH binersin dedim. İçimden inşallah sesim çatallanmamıştır lan bi de ağladığım belli olmasın diyorum. Aynı zamanda da yine kendi kendime ''ağlamasana lan göt şimdi sırası mı'' falan şeklinde emirler veriyorum ama ağlamasana dedikçe daha çok ağlamaya başladım. Babamın etraftan gelen arabaları kontrol ettiği bi anı kollayıp çaktırmadan gözlerimi silmeye çalıştım ama fırsatçı burnum da gözlerimin akmasından kendine pay çıkararak akmaya başlamıştı her zamanki gibi. Rezalet ya. Baktım böyle olmuyo önümde duran şu benzlikten alınan peçetelerden aldım bi tane burnumu silmeye başladım ama babam çaktı mevzuyu tabi. Niye ağlıyosun gamiz(babam gamze demez genelde) çok şaşırdım buna ağlanır mı ne var falan diyor kardeşim olacak koca göt de gülüyor. Bişey diyemiyorum tabi hem ağlayıp hem nasıl konuşayım be!
Ağlarken ben(temsili-sayılır-)
Kardeşim kurstan çıkana kadar bi yerde oturmaya karar verdik, bu sırada ben ağlamamaya çalışıyorum ama gözlerim kan çanağı olmuş. Çay aldık içtim bi yudum ama tadı bok gibi geldi o an, çayı bıraktım telefonla uğraşmaya başladım. Kimse konuşmuyo. Kafamı kaldırıp durum yoklaması alayım dedim meğer üçümüzde mal gibi kafalarımızı eğip telefonlara dalmışız. Kafamı telefona geri gömdüm, HayDay oynuyorum tarlamı ekiyorum ama aklımda hala arabayı sürüşüm daha doğrusu nasıl süremeyişim var. İneklerimi sağmaya başladığım sırada yine ağlamaya başladım. Bir yandan ineklerimi sağıyorum bir yandan ağlıyorum. Kafamı kaldırınca kafenin dışındaki masalarda oturan bi kızla göz göze geldim. O ''niye ağlıyor acaba'' diye tip tip bana bakıyordu, ben ''ne bakıyon amk ayı mı oynuyo hayatında hiç ağlayan insan görmedin mi'' diyerek ona bakıyordum. O tam olarak bakışlarımdan ne demek istediğimi anlayamamış olabilir. Birden atarlandım ayağa kalkıp ''ben eve gidiyorum sınavım var'' dedim. Babam otur yerine kalkıcaz zaten birazdan dedi hemen oturdum. Gerçekten çok söz dinleyen bir kızımdır. Ne yapsam da burdan kalksak ben daha fazla niye ağladığımı çözmeye çalışan insanlarla göz göze gelip rezil olmasam diye düşünürken aklıma profiterol geldi. Evet profiterol. Buranın alt katında kipa vardı haftasonları taze profiterol oluyordu. Teşekkürler kipa, hayatımı kurtardın diyerek profiterol alalım bahanesiyle kipaya soktum bizimkileri. Reyonların arasından geçerken babam tıraş bıçağı bakmaya başladı bende iki üç adım ilerde durmuş raftakileri inceliyormuş gibi yaparak ağlamamak için bir yol arıyorum. Babam ''hadi gidelim sen neye bakıyosun'' dedi kafayı kaldırıp neye baktığımı öğrenmeye çalışırken renk renk çeşit çeşit pedlerle yüzyüze geldim. Mükemmel birşey inceliyormuşum gerçekten. Hiçbişey söylemeden uçarak kaçtım ordan. Profiterol sormaya gittim yok dediler. ''İyi amk sende beni terk et profiretol, bravo helal spr dvm'' dedim ağlamaklı ağlamaklı. Rafların arasında dolanırken diyet bisküvileri gördüm onlardan aldım. Zaten benden başkası da profiterol almaya diye gidip diyet bisküvi alarak çıkmazdı ordan. 

Hayır benim anlamadığım ne biliyor musunuz? Bir önceki postumu okursanız göreceksiniz orda da ağlamaya çalışıyordum ama ağlayamıyordum. Aklıma ne kadar hüzünlü şey getirirsem getireyim bi damla yaş akmıyordu gözümden. Bugün niye böyle saçma salak bişeye gözüm doldu? Tamam belki şu her ay yaşadığımız bir takım hormonal bişeylere denk gelmiş olabilir bu olay ama ya beynime ne demeli? Afedersiniz ama ağla dediğim de ağlamayan, ağlama dediğimde ağlatan beynimin de amınakoyim ben. Bravo beynim sana da helal, böyle devam et sen. Kimin tarafındasın bilmiyorum ama böööyle devam et sen. Helal spr dvm.   
iyi fikir lan.







21 Eylül 2013 Cumartesi

"Hayırlısı, hayırlısı.."

Yine çok istediğim bişey önce olucakmış gibi oldu, sonra olmadı. Yine ben önce olmasını istediğim şey hakkında saatlerce hayal kurdum, olmayınca da üzülmemek için bahaneler uydurdum kendime. Yine her üzüldüğümde yaptığım -ayrıca günlük hayatımın %89 unda yaptığım- gibi yatağımın üstüne atladım ve offlayıp pufflayarak başıma gelenleri ve gelecekleri düşündüm.

 Kimi insanlar yaşadıkları kötü şeyleri tekrar düşünürken daha önce farketmedikleri detayları keşfederler. Ben yaşadığım kötü şeyleri tekrar düşününce daha kötü şeyler düşünmeye başlıyorum, sonra da depresyona giriyorum. Olanları ve tahminen olacakları düşündükçe içim daralıyor, patlıycak gibi oluyorum. Neyse işte her zamanki gibi içimi afakanlar basmış bir şekilde yatağın üstünde panda yavruları gibi sağa sola debelenirken içimdeki sıkıntıyı atmak için duvarı yumruklamak istedim. İstedim çünkü filmlerden çok etkileniyorum amk. Yüzüm yastığa gömülü bir şekilde elimi sıktım, gelişine bi yumruk salladım ama bişey hissetmedim çünkü yakınımda herhangi bir cisim yokmuş meğerse, havaya sallamışım yumruğu. Bi daha denedim, bu sefer acıdı ama sadece orta parmağımın eklem yeri acıdı çünkü kaloriferin borusuna çarpmışım elimi. ''Bi ânı yaşatmadınız lan!'' diyerek bi daha denedim ama bu sefer işimi şansa bırakmamak için gözüm açık direkt duvara yumruk attım. Bu sefer acıdı lan, harbiden acıdı. Ama içimdeki öfke söneceğine canım acıdığı için daha da sinirlendim. Baktım böyle olmuyo sinirim azalacağına daha çok arttı ''belki ağlarsam iyi gelir'' dedim. Hani dizilerde falan kız ağlıyo yanına arkadaşı geliyo ''ağla ağla açılırsın'' diye kız da ağlıyo ağlıyo sonra gülerek ''teşekkür ederim, iyi geldi :))'' diyo ya, bana da iyi gelir herhalde dedim bende. Yattığım garip şekilden çıkarak yatağa dümdüz uzandım. Bekledim. Bekledim. Bekledim. Sonuç olarak ağlayamadım. Neye sinirlendiğimi düşüneyim belki o zaman ağlarım dedim yine olmadı. Biraz kendime acıyayım, başıma kötü bişeylerin geldiğini, annemle babamın üzüldüğünü benim de onları izlediğimi hayal edeyim dedim (fantezi dünyam biraz değişik) yine ağlayamadım. Ulan ben değil miyim normalde en olmadık şeye sinirlenip gözü dolan? Şimdi niye ağlayamıyorum? Ağlayamadığım için de sinirlendim. Az daha sinirlensem Hulk'a dönücem. Zaten dertliyim kederliyim bi de sinirlendim yok yere. Girdiğim pozisyonda bunaldığım için sürünüp debelenerek yatağın diğer ucuna yattım. Hala her an içimden bişey patlayarak dışarı çıkacakmış gibi kalbimi sıkıştırıyodu. Başıma kötü ya da moralimi bozacak bişey geldiği zaman o an hissettiğim duygular hep devam edecek, sonsuza kadar o ruh halinde kalacakmışım gibi hissediyorum. Yatağın diğer ucuna yatmış bundan sonra hep şuan ki gibi mutsuz olacağımı hayal ederken birden kafam da bi ampul yandı. Ağzımı yana eğerek kendi kendime sinsi sinsi sırıttım. Herşeyin nedenini, neden olmadığını bir anda çözmüştüm. Bir anda herşeyin kabak gibi ortada durduğunu anladım. İçimden ''Hehehe anladım lan. Allah ona olan güvenimi sınıyo kesin. Etrafta her konuya 'hayırlısı yea, hayırlısı. Hayırlısıysa olur zaten' diyerek dolaştığım için Allah bana istediğimi vermiyo. Vermiyo çünkü bakiim istediğini vermeyince de hayırlısı olduğuna inanıyo muyum acaba diye beni deniyo. Ehehe valla buldum. Öyle di mi Allahım? Ondan olmadı bu iş? Yoksa kesin olcaktı di mi? Ehehe biliyom biliyom kesin olcaktı'' diyerek mal mal güldüm kendi kendime. Oh be. İçim rahatlamıştı hakikaten. Böyle basit birşeyi başından beri farkedemeyecek kadar gerizekalıysam Allah'ın suçu neydi? 

Keyfim biraz yerine gelmişti. Tam olarak mutsuzluğum geçmemişti ama o içimdeki beni sıkıştıran kaygı geçmiş gibiydi. Makyajımı silmeye çoğu zaman üşendiğim için yanı başıma koyduğum makyaj mendillerini aradım karanlıkta el yordamıyla. İçinden bi tane alıp gözümü ovuşturdum ama sonra kurumuş olduklarını farkettim. '' Şansıma sıçıyim bi depresyon takılamadım be saatlerdir'' diye söylene söylene yataktan kalktım. Makyaj temizleyiciyi alıp aynada kendime baktım. Kuru mendille gözümü sileyim derken makyajı gözüme bulaştıra bulaştıra pandaya benzemişim aynı. Kendimi benzettiğim hayvanı düşüne düşüne sıratarak makyajımı temizledim. Saate baktım. Daha 23:30 du. ''Bu saatte anca tavuklar uyur'' dedim. Aklıma yemekten sonra babama yeni aldığı duş başlığını zorla taktırdığım geldi. Matkapla duvarı delicem diye heryeri toz içinde bırakmıştı. ''Şu viledayı alayım da bi sileyim annem söylenmesin kırk saat'' diyerek yalandan sildim banyonun zeminini. Şampuanları, kremleri falan tekrar yerleştirdim. Gözüm yeni duş başlığımıza takıldı. Fena gözükmüyordu. Şu yuvarlak kocaman şelale gibi mi ne akıtanlar var ya, onlardandı galiba. ''O kadar yeri sildim, siftahı yapmak benim hakkım lan'' diyerek duşa girdim. Sonra da en sevdiğim banyo sonrası aktivitesi olan bornozla yatağın üstünde oturup telefonla uğraşma işine koyuldum. Birkaç yeni şarkı dinledim, yabancı olanların internetten sözlerini bulup ezberlemeye çalıştım. Ezberleyemeyince uydura uydura söyledim. Takip ettiğim mangaların birkaç tanesinin yeni bölümü gelmişti şansıma, onları okudum. Biraz da anime mi izlesem diye düşündüm ama hangisini izleyeceğime karar veremediğim için vazgeçtim. Bir ara çok hoşlandığım bir çocuk vardı onu düşüneyim dedim, sevgilisi olduğu aklıma geldi iştahım kaçtı. Zaten sevgiliyi de benle konuşup konuşup tam ben hoşlanmaya başlamışken yapmıştı. ''Şerefsiz ya'' diyerek konuyu kısaca kapattım. Onu mu düşüneyim şunu mu yapayim derken uyuyakalmışım. Gece 3 gibi üşüye üşüye uyandım. Camı yazdan kalma alışkanlıkla hala açık bırakıyorum da. Yazın bittiğini hatırladım tekrar üşüyünce. Pijamamı giydim. Kafamdaki havluyu çıkardım. Saçlarım daha ben tarayamadan kurudukları için sabah Ömer Çelakıl'ın ki gibi gözükecekti şüphesiz. Ama evden çıkmayı düşünmediğim için ''ne haliniz varsa görün lan'' diyerek saçlarıma da izin verdim. Telefona bi baksam mı diye aklımdan geçirdim ama bakarsam kesin uykum kaçardı o yüzden hemen vazgeçmiş. Daha fazla bişey düşünmemeye çalışarak kafamı yastığa koyup o acayip rüyalarıma daldım. Ertesi günde öğlen 1 de kalktım. Annem yine kahvaltıya gelmediğim için bişeyler diyodu galiba ama depresyona girdiğimi az çok bildiği için kahvaltıya çağırmamıştı ehehe. 
Uyandıktan sonra aklıma dün gece hissettiğim ya da yaptığım hiçbişey gelmemişti. Sadece Ömer Çelakıl'ınkinden hallice saçlarım vardı. Kendimi de iyi hissediyordum. Demek ki depresyondan çıkmıştım. Tabi girdiysem.  

Bazen bize çok doğru gelen şeyler, elde edersek çok mutlu olacağımızı sanacağımız şeyler mutsuzluğu, başımıza gelirse ya da elde edemezsek felaket olacağını sandığımız şeylerse mutluluğu getirebilir. Sonuçta geleceği göremiyoruz. Neyin bizim için doğru neyin yanlış olduğundan emin olmamız ise imkansız. Galiba diyebileceğimiz tek şey yaşlıların hiç dillerinden düşürmediği o söz: "Hayırlısı, hayırlısı.."

Ha bu arada.. Yeni duş başlığı da fena değildi :>


4 Mayıs 2013 Cumartesi

İyice Boka Sardık



Maraba maraba gençler naber ya? Nasıl gidiyor hayat falan, iyidir inşallah? İyidir iyi. Siz iyi olmayacaksınız da daha 2 gün öncesine kadar sebepsizce depresyona giren ben mi iyi olucam amk. (Küfür için özür dilemiycem hatta bugün bu yazı da çok argo geçecek, terbiyesi müsaade etmeyen arkadaşlarımızı şuan alt+f4 yapmaya davet ediyorum)
Bugün burda toplanma amacımızın 'boktan aşk hayatlarımız' temalsına sahip, argo kelimelerin normal kelimelerden fazla olduğu bir konuşma olacağının farkındaysanız başlıyorum.

İlişkiler konusunda karşısındaki ilk adımı atmadığı sürece aşkından geberse de kılını kıpırdatmamaya yeminli bir gerizekalı olarak, son zamanlar da karşı cinsten gelen her ilgiyi arkaşça yorumladığım için kendimi iyice cinsiyeti belirsiz teletabilere benzetmeye başladım. Hani böyle devamlı birbirlerine sarılıyolar ya böyle özürlü özürlü arkadaş oldukları için, he işte öyle bir durum oldu bende de. Yani şuan biri gelse ve ciddi bi şekilde bana ''ben seni seviyorum'' dese, ''hahahah canım yaaaa bende seni seviyorum ne iyi arkadaş olduk senle dimi? :)))'' den başka tepki veremem herhalde. Çünkü artık insanların ne bok olduklarını anlayamıyorum. Siz anlayabiliyo musunuz?

Eskiden otobüste altı üstü beş durak boyunca bakıştığımız çocuğu/kızı günlerce aklımızdan çıkaramazken ne ara hem duygusal hem fiziksel olarak 'one night stand' takılır olduk pardon? Ne ara böyle bir insandan, birgün konuştuğundan etkilenip ertesi gün başka birinden etkilenen, hatta abartıp ''ben aşık oldum galiba yhaa .s' diyen bir insan modeline geçtik? Sizce de kalbimizi biraz orospuya çevirmedik mi? Bunun büyümekle falan ilgisi olduğunu da düşünmüyorum açıkcası. Ne yani, büyüdükçe fesatlaştık ondan mı? İyi de sevmek hala aynı sevmek. Senin kafan değişebilir ama duygular hala aynı duygular ve ilk insandan beri de aynılar bana kalırsa. Ortada bir değişiklik varsa illa bu olsa olsa sevgimizi ifade etme şeklimizdir. Hani ilkokulda mal beyinli oğlanlar hoşlandıkları kıza sevgilerini saçlarını çekerek falan gösteriyodular ya onun gibi bi değişim olabilir yani ancak.  
İlişki, aşk meşk konularında o kadar boka sardık ki birine gerçek duygularımızı söylesek ya da az çok belli etsek bile artık ciddiye alınmıyoruz lan farkında mısınız? Az önce kendimden verdiğim örnekte olduğu gibi insanlarda 'ya yanlış anladıysam?' korkusu var. Ne değişti de böyle oldu bu işler diye azcık kafa patlatsak kabak gibi ortada duran sebebi görücez aslında. Neden eskiden sevgi kelimelerinin bi anlamı vardı da şimdi herkes herkese rahat rahat seni seviyorum, senin için ölürüm falan diyo şuursuz şuursuz? Lan hadi sen ağzından çıkan kelimenin farkında değilsin de karşındakini de mi hiç düşünmüyosun? Ya o söylediklerini ciddiye alıyosa? Ya yemin ederim ben insanların bu rahatlıkları yüzünden kimsenin dediğini ciddiye alamıyorum. Bana kullandığın bi sevgi ifadesini başka birine de kullanmadığını nerden bilicem ben? Belki sen herkesle bebeğimli, canımlı konuşan bi yavşaksın yani? İnsan sarrafı mıyım ben amk? İnsan sarraflığını geç kendi annesini babasını çözememiş bi insanım lan ben nerden senin iç dünyanı çözücem. Zaten kimsede cesaret yok ki adam gibi anlayamadığın sevgiyi, ilgiyi gözüne soksun. Önce bi iş atıyosun karşındakine, ''naber :)'' diyosun olmadı başka bigün ''yaa sen şunu biliyo musun?'' falan diye bişeyi bahane edip muhabbet açıyosun baktın karşındaki sana senin beklediğin ilgiyi, tepkiye vermiyor hemen ''amaan elimi sallasam ellisi başkası mı yok' moduna geçip iki dakika da siktir ediyosun karşındakini. İyi de sevgili zeka parıltısı, ''naber :)'' i bana kankam da yazıyo, senin kankamdan bi farkın olmadığını ben nerden bilicem? İki kere muhabbet açtın diye kezban gibi ''oha bna yavşyoo .s.s'' moduna mı geçeyim? Geçemem kusura bakma. Yavşamıyosan bile bu benden hoşlandığın anlamına da gelmiyo çünkü.

İşte çoğu insan gibi bende bu ikilemde kalmamak için 'arkadaş olarak demiştir yaa ne hemen şeediyosun kızım' diyorum meseleyi kapatıyorum. Siz napıyosunuz bu konuda, bilmek isterim açıkcası.
İşte bu yüzden kimin gerçekten seven, kimin yavşayan, kimin arkadaş olduğunu anlayamadığımız, milli birlik ve beraberliğe her zamankinden daha muhtaç olduğumuz bu saçma günlerde gerçek aşkı bulma ihtimalimiz çöpte altın külçe bulma ihtimalimizden daha az canımlar.
Belki de arkadaş gözüyle konuştuğumuz kişi hayatımızın aşkı ama biz buna bi türlü ihtimal veremediğimiz için olması muhtemel bütün olaylar bir anda yok oluyor.


Bir de mesela benim gibi(hepte benim gibi anasını satıyım bu ne be kendimi denek hayvanı yaptım burda) ilişkinin getirdiği sorumluluk tarzı şeylerden korktuğu için insanlara yaklaşamayan yabani türler var. Bunlar geçmişte bişeyleri tecrübe etmiş ve bir daha tecrübe etmemek içinde 'ben ciddi ilişki istemiyorum yeaa takılalım, konuşalım, gezelim laylaylaylaylay' modunda olan insanlar. Aslında fena fikir değil he. Mis gibi kıskançlık, merak, endişe, psikopata bağlama gibi durumlardan uzak bir hayat. İlla böyle şeyler olacak diye bişey yok demeyin zevzek zevzek. Seven insan şu demin saydığım durumların hepsini yaşar çünkü. Dünyanın en karizma, en cool insanı da olsan birgün birinin kapısında köpek oluyorsun işte, sadece daha bunu yaşamadığın için sana saçma geliyor olabilir.
Bir de 'Seven insan kıskanır' derler ama artık kıskandığını belli ederken bile iki kez düşünmüyor musun, ya kıskançlığım onu sıkar da benden soğur diye? E be gerizekalı zaten sevgi dediğin şeyin doğası böyle, sen ne diye kendini kasıyorsun? Tamam sana kıskançlıktan git sevdiğini pıçakla demiyoruz da, kıskandığımı belli etmeyim, cool takılayım rahatmışım gibi davranayım derken o içinde bastırdığın duygular birgün bi yerinde patlamayacak mı sanıyorsun? Yanılıyorsun bebeyim. Öyle de bi patlar ki.. Kıskanmayayım derken bi bakmışsın ordan alamadığın hırsını başka bi olaydan çıkarıyorsun. En ufak meseleyi büyüte büyüte küresel bi sorun haline getiriyorsun. Uzaylılar dünyayı istila etse sen 'benim derdim daha öncelikli sevgilim face te kızın tekinin resmini beğenmiş beni artık sevmiyor :(( ' diyorsun. Yapıyorsun. Valla yapıyorsun ya. Ve bu işin yaşı yok yani, ergenmişsin değilmişsin farketmiyor. İnsan sevince aklı götüne kaçıyor, düşünemiyor. Birden zeka yaşı 7-8 civarlarında geziyor.  


E peki napıcaz? Ben de bilmiyorum ki amk benim şuan ki ruh halime göre 'amaaan üç günlük dünya, bizim uğraştığımız işlere bak yeaaa' kafasını yaşıyorum ben. En son ki ilişkimden (ki yaklaşık 3 yıl falan sürdü) sonra ben 6 ay falan 'ıyy aşk ne be kezolar vıcık vıcık ööğğhhh zaten kıskançlıktan kafayı yiyoruz aşk mı yaşıyoruz sanki gözümüze uyku girmiyo telefonu açmayınca kim bilir ne haltlar yiyo diye düşünmekten boşver boşver böyle iyi bekarlık sultanlık yaaaa :Ddd:DDdD' modundan gezdim yani. Burda ne kadar aforizma kassak da bazı gerçekleri değiştiremeyiz :>
Ama mesela şu son 2 ayda falan yine bu pis işlerin kıyısında yüzdüm 'yok yaaa habire bana bişeyler yazıyo ama bence öylesine muhabbet olsun diye yani ne alaka?' dan sevgili aşk böceği arkadaşlarımında ittir kaktır hareketleri sayesinde 'olum bu çocuk niye durup dururken böyle yazsın, bunu soracak başka insan mı yokta geldi bana soruyo hoşlanıyo mu benden lan yoksa amanın' a geçiş yaptım. He sonra noldu? Bi bok olmadı anasını satıyım sonra muhabbet kesildi artık sebebini hala çözemediğim bir şekilde. Ben de burçlarımızın uyumsuzluğuna yorarak geçiştirmeye çalışıyorum napiyim :B

Demem o ki; insanlara umut verip, akıllarını karıştırıp karıştırıp kaçmayın lan piçler adam olun iki dakka! Seviyosanız adam gibi sevin, sevmiyosanız da siktirin gidin cooluğunuz batsın lan :'((
(Ben ilişkilerden falan bahsederken ne ara buralara geldim, böyle atar yaptım acaba ya? Kendi kendimi gaza getirmekte bir numarayım :') )







@uykuyuseviyom kullanıcısından Tweetler